11 Eylül 2009 Cuma

GÜNDEM ÜZERİNE
Dostlara Merhaba,
Uzun sayılabilecek bir zamandan buyana yazamadım. Bunun, elbette çeşitli sebepleri var.
Herkesin olabileceği gibi; benim de çeşitli sorunlarım oldu. Araya yaz aylarının bunaltıcı havası da girince; sorunlarla boğuşma oldukça zamanımı aldı. Bir süreliğine Ankara dışında bulunmuş olmam da ilave sebepler olarak değerlendirilebilir.
Umarım bir daha öylesi yoğun sorunlar yaşamak zorunda kalmam.
Ülkenin içinde bulunduğu güçlüklerle baş etmeye çalışırken; kişisel konular da devreye girince, inanın bunalttı…
Hepsi şimdilik geçti.
Bu dönemde, gerek konferans ve panel davetinde bulunan, gerekse çeşitli konularda görüşmek isteyen dost, arkadaş ve kardeşlerime cevap veremediğim için beni bağışlamalarını ve hoş görmeye çalışmalarını istiyorum.
Böylesi taleplerin yinelenmesi halinde değerlendirebileceğimi belirtirim.
Nihayet Ankara’ya döndüm ve yazılarıma yeniden başladım…
Bir daha öylesi yoğunluk yaşamayacağımı umarım.

***
Yoğun sorunlar içinde boğuşurken gündemden neler gelip geçtiğine bir göz gezdirelim:
Ermenistan’la sınır kapısı açılması konusundaki gayretkeşlikler unutulacak gibi değil. ABD’nin dayatması ve AB’nin de ısrarcılığı ile bu ülke ile sıcak ilişkiler kurulmak istenmesinin üzerine söylenebilecek çok söz var.
Bulduğu her fırsatta Türkiye’nin altını oymaya çalışan, bölücü teröre halen açık desteğini sürdüren ve özellikle de Erivan’daki muhalefetin sert tepkileri halen devam eden Ermenilerle, ABD ve AB dayatmalarına istinaden sıcak ilişkiler içine girme çabalarının izah edilebilecek yanı olamaz. Hele, bir çok değerimizin görmezden gelinerek, düşmanlıklarını saklama ihtiyacı dahi duymayan bu ülke ile gizli protokoller yapmak, elbette etik değerlerle uyum sağlamıyor. Sağlayamaz da…!
Türkiye Cumhuriyeti’nin 90 yıllık onurlu dış politikası bir kalemde kenara konulamaz. Bunun ısrarla yapılmak istenmesi halinde; uygulamanın Cumhuriyetimize ve Cumhuriyet Tarihimize ihanet anlamına geleceği açıktır...!

***
Yaklaşık üç aydan buyana açıklanan enflasyon değerleri çok komik. Bulunduğum farklı yerlerdeki vatandaşlarımızla yaptığım sohbetlerde durumdan memnun olana rastlamadım. Her ne kadar, hükümetin yandaşları için yarattığı açıkça sırıtan imkanlardan beslendiği her halinden belli olan bir-kaç kişinin memnun olduğu görülse bile; bunların dışında hiç kimsenin yüzü gülmüyor…
Ama, aylık enflasyon değerleri sıfıra yakın değerler olarak açıklanıyor. Bazen sıfırın altına çekildiği de olmuyor değil hani.
Esnafı, çalışanı, emeklisi, memur ve işçisi, hatta sokaktaki vatandaşı bile enflasyonun böylesi düşük olmasını, hiçbir şekilde fark edemediklerini belirtiyor. Ceplerindeki paranın ve dolaysıyla da alım gücünün, her gün, süratle eridiği ifade ediliyor.
Alınan kısa vadeli tedbirlere karşın(Bir kısım mal ve hizmetlerdeki KDV ve ÖTV gibi vergilerde indirim yapılması) işçisinden sanayicisine, köylüsünden memuruna ve gencinden yaşlısına durumundan memnun olan henüz yok…
Söylemler, her ne kadar anlattıklarımla çelişiyor gözüküyorsa da; Anadolu’ya gidip baktığınızda, gerçeğin acıklı yüzüyle karşı karşıya kalıyorsunuz.
Bir kısım üreticilerimiz ve köylü vatandaşlarımız, karayolu kıyısında mekan tutup, ürettiğinin bir kısmını gelen-geçene satmaya çalışıyor. Ne yapsın ki…? Eve ekmek gitmek zorunda.
Kısacası, Anadolu karnını doyurabilmek için yollara dökülmüş…

***
Yılın ikinci yarısı Açılım Dönemi oldu denilebilir.
Kendilerine Aydın sıfatı yapıştıran bir kısım sözde yazar-çizer ve hatip özenticileri, güdümlü ve bilinçli olarak gündeme taşınan Demokratik Açılım projesi konusunda pek cevvalleştiler. Neler saçmalamıyorlar ki…?
Projeyi gündeme taşıyanı bile şaşırtacak nitelikteki bu Kraldan Çok Kralcı Tavırlar, aklı başında her vatandaşı derin derin düşündürmelidir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin Ulusal ve Üniter Devlet yapısından rahatsızlık duyan bu sömürge veya manda özlemcisi zihniyet, işin ulaşabileceği boyutları yeterince düşünmeden estirip duruyor. Böylesi sorumsuzluğun altında ülkeyi önce bölüp, parçalamak ve sonra da yok etmek zihniyetinin yattığı sizce de sırıtmıyor mu…?
Ülkemizin Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri ağırlıkta olmak kaydıyla bir çok şehrimizde yaşamlarını sürdürmeye çalışan Kürt kökenli vatandaşlarımızla; dün olduğu gibi bugün de hiçbir sorunumuz yoktur. Olamaz da…! Yarın da olamayacağını garanti ederim.
Ancak, Türkiye Cumhuriyeti’nin bekası için olmazsa olmazımız olan temel değerler konusundaki ortak inançtan vazgeçilmeyecektir. Dolaysıyla da; bizi bölüp, parçalamak ve sonra da yok etmek isteyenlerin oyunları bozulmuş olacaktır.
Atatürk Türkiyesi’nin Kürt sorunu yoktur, bölücü terör sorunu vardır.
Bu konuda da; hainler ve işbirlikçilere karşın, bugüne değin oldukça mesafe alınmış ve bölücü terörle olan top yekün silahlı mücadele kararlılıkla sürdürülmektedir. Diğer alanlardaki mücadelenin de aynı inançla sürdürülmesi gerekir…
Son haftalarda, hükümetin de ağzından düşürmediği ve çeşitli biçimlere sokarak şirin bir görünüme büründürmeye çalışıldığı izlenimi veren Demokratik Açılım söylemleri, nedense Milli Mücadele döneminden; ‘…padişahın İngilizlere, padişah ve efradı ile mevcut kişisel mallarının korunması karşılığında, Anadolu’nun istedikleri yerini, diledikleri miktarda askerle işgal edebileceklerini istediği şeklinde bir talepte bulunduğu…’ anekdotunu hatırlatıyor.

***
Yaşanan son Sel Felaketi üzerine söylenebilecek hususları, zaten bir çok arkadaşımız, çok isabetli tespitlerle dile getirmiş bulunuyor.
Ancak şunu bir kez daha vurgulamak gerekir:
Bu Sel Felaketi’nin sorumlusu, kurum olarak Yerel Yönetimler, kişi olarak da onun başında bulunanlardır. Olayı şuraya buraya çekmenin hiçbir anlam ve mantığı olamaz. Mağdurlara ‘Geçmiş Olsun’ temennilerimi sunuyorum…

***
Bekir COŞKUN’un, Hürriyet Gazetesi’nden ayrıldığını üzüntüyle öğrendim. Sizler gibi ben de konu hakkındaki açıklamayı okudum. Yıllardır yazılarını büyük keyifle okuduğumuz Bekir COŞKUN’un, Hükümetin Basın üzerinde kurmaya çalıştığı baskının etkisiyle Hürriyet’ten ayrılması elbette düşündürücü. Doğan Grubu ile Hükümet arasındaki ilişkilerin ayrıntısını, zaten çoğunluğumuz gibi ben de medyadan izliyorum. Onun için bu konuya fazla girmeyeceğim. Ama, baskı hangi konuda olursa olsun ve nereden gelirse gelsin kabullenmem imkansız…!
Bekir COŞKUN gibi toplumun hararetle ve büyük istekle yazılarını okuduğu kişilerin yazdığı yayın organının adı çok da önemli değil. Çünkü, bu kalemlerin, Türk Ulusu’na karşı bir ihanet tezgahı içinde bulunan kesimle bir uyum içinde olabileceklerinin düşünülemeyeceği inancındayım…
Bekir COŞKUN büyüğümüze, bundan sonraki yayın yaşamında sağlık içinde ve Türk Ulusu’nu aydınlatmaya devam eder nitelikte yazılarının devamını getirmeyi temenni ettiğimi belirtmek isterim…

***
Geçtiğimiz aylarda ve sizlere yazılarımı gönderemediğim dönemde gündeme irili ufaklı bir çok konunun daha getirilmiş olmasına karşın; sizleri sıkmamak adına yazıyı uzatmanın gerekli olmadığını düşünüyorum.
İleriki zamanlarda yine gündemde yer alabilecek konular hakkında yazmayı sürdüreceğimi belirtmek isterim.
Atatürk Türkiyesi’ne karşı yapılmaya çalışılan sinsice ve alçakça saldırıların organize bir şekilde tertiplendiği sizin de dikkatinizden kaçmıyordur. Geçmişte de sıkça dile getirdiğim gibi, karşı devrimcilerin boş durmadıkları açıktır.
Atatürk İlke ve Devrimleri’ne inanmış, Laik Cumhuriyet’in Temel Değerleri’ne ve bugüne değin elde edilmiş Kazanımları’na bağlı olan Atatürk Gençliği’nin dikkat etmesi gereken en önemli ayrıntı, Karşı Devrimci Güçler’in, Arkalarında ABD ve AB’nin desteği ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin her türlü olanaklarını kullanarak kendi devletlerini yaratma gayreti içinde olduklarıdır. Bu, asla gözden uzak tutulmamalıdır.
Mücadelemiz kesindir ve Laik Cumhuriyet’in bekası için ilelebet sürecektir.

CENGİZ ÖNAL
Cumhuriyet Neferi

Hiç yorum yok: