15 Eylül 2009 Salı

AÇILIM MI?
ÜLKE’Yİ BÖLMEK Mİ?

Uluslar, egemenliklerini geçici bile olsa, bırakacağı meclislere dahi
gereğinden fazla inanmamalı ve güvenmemelidir. Çünkü meclisler
bile despotluk yapabilir ve bu despotluk bireysel despotluktan daha
tehlikeli olabilir. Meclislerin öyle kararları olabilir ki, bu kararlar ulusun
yaşamına giderilmesi olanaklı olmayan zararlar verebilir
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK

Son bir-iki aydır hükümet ve yandaş medya ile bir kısım hain ve işbirlikçinin ağzından düşürmediği sözde Demokratik Açılım gündeme iyiden iyiye yerleşti. Hele, aydın kisveli bazı zavallılar, tutulup kapılmıyor. Nereye baksanız onları görüyorsunuz. Gazete sayfaları, televizyon ekranları… Hatta magazin sayfaları ve programlarında bile varlar…
Demokratik Açılım adı altında ülkeyi sürüklemeye çalıştıkları yer, aklı başında duyarlı vatandaşlarımızı derinden düşündürdüğü gibi, her an içimizi acıtmaya da devam ediyor.
Efendiler…!
Sizin ağzınızdan çıkanı kulağınız duyuyor mu? Terörün bitirilmediği ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, son terörist yok edilinceye kadar silahlı mücadelenin aralıksız ve kesintisiz sürdürüleceğini açıkça söylediği günümüzde, siz hep bir ağızdan Neyin Açılımı’nı yapıyorsunuz?
Açılımdan kasıt Kürt kökenli vatandaşlarımıza bir takım ayrıcalıklı haklar vermekse; bir kısım vatandaşlarımız farklı bir muamele mi görüyorlar da; buna ihtiyaç duydunuz? Bunun için mi Demokratik Açılım konusunu gündeme getirdiniz? Yoksa bu gayretler; bölücü teröre bir şekilde destek sağlamak amaçlı mı…?

***
Türkiye’nin Kürt sorunu yok, aksine bölücü terör sorunu vardır. Terörü bitirmeden, Kürt kökenli vatandaşlarımızın ağırlıklı olarak yaşadığı Güneydoğu Bölgemizdeki sorunlar çözülemez. Öncelikle güvenlik sağlanamaz ki; diğer sorunlar çözülebilsin…
Terörü bitirmek için önce arkasındaki siyasi gücü ortadan kaldırmak gerekir. Bu mücadelede sadece TSK tarafından yürütülen silahlı mücadele yeterli olmuyor. Olmaz da…! Olayın, ekonomik, kültürel, siyasi ve eğitim gibi çok yönlü önemli boyutlarının daha olduğu görmezden gelinemez. Bunlar ise; siyasi iktidarların görev sahasına giren hususlardır.
Böylesi gerçekler gün gibi ortada dururken; Siz, Demokratik Açılım saçmalığıyla hangi kesime hizmet verilmeye çalışıldığının bilincinde misiniz?
Barzani nankörü, Irak’ın kuzeyine Güney Kürdistan diyor. Türkiye Cumhuriyeti hükümetinden hiçbir yetkili çıkıp da; ‘Sen ne diyorsun Arkadaş? Güney Kürdistan dediğin yerin kuzeyi benim Vatan topraklarımda kalıyor. Bunu nasıl söylersin…?’ diyemiyor. Aksine, bu sözün sahibi şarlatanla ikili görüşme için masaya oturuluyor. Ankara’ya davet edilip, ağırlanıyor. Bunun da adına diplomasi deniyor öyle mi? Sevsinler sizin diplomasi zihniyetinizi…
Bilmemek değil, öğrenmemek ayıptır. Lütfedip de Cumhuriyet Tarihimize bir göz gezdirirseniz; Diplomasi’nin nasıl olduğunu görebilir, öğrenebilirsiniz.

***
Kürt kökenli vatandaşlarımızla hiçbir sorunumuz yoktur. Olması da düşünülemez. Ancak, bölücü terörün ve dış desteklerinin, içimizdeki hainler ve işbirlikçilerle birlikte sergilemeye çalıştığı ve ABD’nin BOP projesine hizmet eden tezgahlara dikkat etmek gerek. Hiçbirisi iyi niyetli girişimler değildir.
Türk Ulusu, bir asırdır oynanan bu oyunun, bugüne değin sergilenmiş bir çok tezgahına şahit olmuştur. Hepsinin de ters yüz edildiği, Milli Mücadele ve Cumhuriyet Tarihimizin altın sayfalarında yerini almıştır. İsteyen ve bilhassa bilmeyenler açar, okur ve de öğrenir. Böylesi hassas konular, ABD’nin talimatları, AB’nin arzuları ve içimizdeki Hainler ve İşbirlikçilerin verdiği gazla çözülmez. Çözülemez…!
Anadolu’da; ‘El adamın öğüdünü verir de ekmeğini vermez…’ diye güzel bir söz vardır. Zaman, aklı başa alma zamanıdır… Ülkeyi kaosa ve akabinde de muhtemel bir bölünmeye götürebilecek olaylara sürüklemenin hiçbir haklı mantığı olamaz!
Konunun Oldukça hassas olduğu doğrudur. Çok dikkatli olmak zorundayız. Etnik ayrımcılığa çanak tutan zihniyet, olayın nerelere varabileceğinin hesabını iyi yapmalıdır. Aksi halde; işin vebali ağır olur…
Yarın, daha bir çok farklı kökenden gelen Lazların, Çerkezlerin ve Tatarlar gibi vatandaşlarımızın kendi dillerinde eğitim yapılması, üniversitelerde dilleri-kültürleri konusunda bölüm veya enstitü açılması, devletin televizyonunun, yine kendi dillerinde yayın yapmasını istemeleri söz konusu olduğunda; acaba buna nasıl bir çözüm bulmayı düşünürsünüz?
Yoksa; Demokratik Açılım 1, 2, 3, 4, vb gibi sıralama mı yapacaksınız?

***
Emperyalist güçler istiyor diye; İmralı’daki katili, ömür boyu besleyecek, belki ileriki zamanda, sıkılmasın diye, yanına arkadaş bile verecek ve bölücü terörün siyasi uzantısı olduğu herkesçe bilinen siyasi parti mensuplarını hapisten çıkarıp, milletvekili olarak Meclis’e getireceksiniz… Ardından da; sanki Türk Ulusu’yla alay edermişçesine, Demokratik Açılım’dan söz edeceksiniz. Ortaya konulmaya çalışılan garip uygulamaların sonuçları iyi hesap edilmeli.
Efendiler…! Akıllı olun ve Türk Ulusu’nun olmazsa olmazlarına, kırmızı çizgilerine büyük özen ve dikkat gösterin.
Atatürk Türkiyesi’nde yaşayan her kim olursa olsun; Türk Ulusu’nun geleceği ile böylesine oynanmasına asla müsamaha gösterilemez. Buna hiç kimsenin hakkı yoktur. Olamaz da…!
Yapılmaya çalışılanların Demokrasiyle, Açılımla falan bir ilgisi yok. Böylesi bir uygulamaya, olsa olsa Türkiye’yi Bölme Projesi ismi konulabilir…!
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün; ‘Herkes ulusal görevini ve sorumluluğunu bilmeli, memleket meseleleri üzerinde o düşünceyle, düşünüp çalışmayı görev edinmelidir’ şeklindeki veciz ifadesi sanki bugünler bilinerek söylenmiştir…
Atatürk Gençliği olarak bizlere büyük görevler düşmektedir.
Gençliğe Hitabe ve Bursa Nutku asla akıldan çıkarılmamalıdır.
CENGİZ ÖNAL
Cumhuriyet Neferi

Hiç yorum yok: