17 Aralık 2008 Çarşamba

HABLEMİTOĞLU ANISINA
Almanlardan Fethullahçılara, Türkiye Cumhuriyeti’nin
üniter ve laik yapısına göz diken tüm unsurlara karşı
bunca zahmete ve mihnete değer mi
?’ diyorsanız;
Atatürk’ün manevi mirasçısı olarak ‘Evet Değer!’ diyorum.
Çünkü Türk’üm ve Başka Türkiye yok!
Doç. Dr. Necip HABLEMİTOĞLU
Doç. Dr. Necip HABLEMİTOĞLU’nu, 6 yıl önce bugün, yani 18 Aralık 2002’de, yine böyle Ankara kışına has soğuk ve ayaz dolu bir günde, evinin önünde uğradığı menfur silahlı bir saldırı sonucu yitirdik.
O gün dersten çıkmış ve sonraki günlerde vereceği derslerin konuları ile diğer programlara ilişkin düşünceleri, kafasında belirli bir düzene yerleştirerek, evine doğru yönelmişti. Nereden bilebilirdi ki; biraz sonra, hain bir kurşunun canına kastedeceğini, katledileceğini.
Değil bilmek, hatta tahmin etmek, böyle düşünceleri aklına dahi getirmeyi ayıp sayan bir mücadele adamı, bir Atatürk Devrimcisiydi O…
Biz, HABLEMİTOĞLU’nu öyle bildik. Atatürk İlke ve Devrimleri ile Laik Cumhuriyet’in Temel Değerleri konusundaki anlatımları, karşı devrimciler ve emperyalist güçlere karşı ısrarla sürdürdüğü mücadelesi bunun açık bir kanıtıydı.

* * *
Aramızdan ayrılışının ardından, elbette çok sözler söylendi. Bir o kadar da ağıtlar yakıldı, yazıldı, çizildi… Bunların içinde olabildiğince dürüst olanlar olduğu gibi, görüntüyü kurtarmak için olanlar da elbette vardı.
Nereden mi biliyorum?
Katili halen yakalanmadı! Yani tetiği çeken kişinin aksine, tetiği çektiren güçten bahsediyorum. Birilerini gözaltına alıp, birini de tutuklamış olmak, kamuoyunda nispeten, katil yakalandı gibi bir inancın doğmuş olmasına yol açmış olsa da; arkalarında böylesi büyük güç bulunduğu sürece; Atatürk Devrimcileri’nin katilleri yakalanmazlar. Yakaladık diye birini içeri tıkarlar hepsi o kadar. Toplum olarak, nasıl olsa geçmişi de çabuk unutuyoruz ya… Bu da; irticanın arkasındaki güçlerin işlerine geliyor.
Bugüne değin, karşı devrimcilerin tertipleriyle yitirdiğimiz bütün Atatürk Devrimcileri ve Cumhuriyet Aydınları için aynı husus geçerli değil mi?
Prof. Dr. Muammer AKSOY, Prof. Dr. Bahriye ÜÇOK, Turan DURSUN, Çetin EMEÇ, Dr. Orhan YAVUZ, Başsavcı Doğan ÖZ, Uğur MUMCU, Prof. Dr. Ahmet Taner KIŞLALI ve daha niceleri gibi, karşı devrimcilerin sıktığı kurşunlar veya gönderdiği bombalı paketlerle hayatlarını yitiren Aydınlarımızın, gerçek anlamda katillerinin yakalandığına inanıyor musunuz?
Eğer inanıyorsanız; bu cinayetlerin hepsinin aynı tarihte işlenmemiş olduğuna dikkatinizi çekmek isterim…

* * *
HABLEMİTOĞLU, bir Vatan sevdalısı, Tam Bağımsız Türkiye’ye ulaşıncaya kadar mücadeleden vazgeçmemeye inanmış bir Atatürk Devrimcisi’ydi. O, zararı nereden ve nasıl görebileceğimizi büyük isabetle önceden görebilen ve Türkiye Cumhuriyeti üzerine oynanan oyunlar üzerinde ciddi anlamda kafa yoran bir aydındı.
Atatürk’ün, Gençliğe Hitabe’de ifade ettiği, Dahili ve Harici Bedhahlar’ı iyi bellemiş ve mensubu olduğu toplumu da, bu konuda aydınlatmayı, kendine ciddi bir sorumluluk edinmişti.
Hayatta olduğu sürelerde hazırladığı, ancak bir kısmı aramızdan ayrılışının ardından yazdırılıp, bastırılabilen ve kitap olarak yayınlanan eserlerinde; Atatürk İlke ve Devrimleri’ne ve Laik Cumhuriyet’e karşı olan zihniyeti olabildiğince ve belgeleriyle ortaya koymuştu. Türkiye Cumhuriyeti için en büyük tehlikenin başında irticanın ve dolaysıyla mürtecilerin geldiğini defalarca dile getirmiş ve yazmıştı.
Katledilişinden birkaç ay sonra yayınlanan Köstebek adlı eserinin önsözünde bakın HABLEMİTOĞLU ne söylüyor:
Yıl 2002. Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar memleketi olma yolunda, devrimlerden dönüş sürecinin sancılarını yaşıyor… Geçtiğimiz yüzyılın başında İngiliz işbirlikçisi Derviş Vahdeti, Sait Molla, Dürrizade Abdullah ve İskilipli Atıf gibi mürtecilerin tasfiyesi üzerine Cumhuriyet kurulmuştu. Bugün, küreselleştiği iddia olunan dünyada, gerçek anlamda küreselleşen Türkiye vatandaşı mürteciler, İngiltere’nin yanı sıra, ABD, Almanya, Libya ve Suudi Arabistan gibi ülkelerden yönetilmeye, yönlendirilmeye devam ediyorlar…
Bu ifadelerin devamında:
Ve bu araştırma konusu olan, yasadışı hocaefendi sanını(!) kullanmayı yeğleyen kimi şeyhler de, sanki gizli bir mübadele protokolü varmış gibi, kendi ülkesinden, yeni vatan ABD’ne rahatlıkla hicret edebiliyor…’.
Bir-iki sayfa sonra:
Fethullahçılar, Türkiye’de Mevleviler, Bektaşiler ve Cerrahiler gibi salt dinsel inancını yaşamaya çalışan bir cemaat değildir. Uluslararası alanda at koşturan, son derece tehlikeli bağlantılarıyla, ekonomik kaynakları ve eğitim kurumlarıyla, Türkiye’nin yüzyüze olduğu en tehlikeli tehdit odağıdır…’ cümleleriyle kitabın önsözü devam ediyor.

* * *
Kısaca ifade etmek gerekirse; Doç. Dr. Necip HABLEMİTOĞLU, Türkiye üzerine oynanan oyunlar ile emperyalist güçlerin yerli işbirlikçileri olan hainler Türk Ulusu’na tanıtma ve anlatma konusunda ciddi emek sarf etmiştir. Bu uğurda yitirdiğimiz Devrim Şehitlerimiz yolumuzu aydınlatmış ve adeta mücadelemizin şeklini belirlemiştir. Atatürkçü Düşünce’nin izlenmesi gereken ışık olduğunu bir kez daha göstermiştir. Arkalarından ağlamak, feryat figan edip ağıtlar yakmak Atatürk Gençliği’ne yakışmaz.
Bizler, Onların öncü oldukları yolda ısrarla ilerlememizi sürdürür, Mustafa Kemal Atatürk’ün emanet ettiği Laik Cumhuriyet’i sonsuza değin korur ve Atatürk Aydınlanması ve Türk Devrimleri konusunda üzerimize düşeni yaparsak; görevimizi yerine getirmiş oluruz.
Aramızdan ayrılışının 6. yılında HABLEMİTOĞLU’nu, bir kez daha saygıyla anıyor ve ruhu şad olsun diyorum.
CENGİZ ÖNAL
Gazeteci, Araştırmacı-Yazar
www.cengizonal.blogspot.com
onalcengiz@gmail.com

Hiç yorum yok: