19 Ekim 2009 Pazartesi

DEMOKRATİK AÇILIM
Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun,
istiklâlden mahrum bir millet, medenî insanlık
karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir
muameleye lâyık sayılamaz

Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK

Bir-kaç gün önce sizlere gönderdiğim AÇILIMLAR SAÇMALIĞI başlıklı yazımda, uzun sayılabilecek bir süreden beri gündemde tutulan AÇILIM konusunu ele almış ve Ermeni Açılımı’nı da ayrıntılı olarak anlatmıştım.
Şimdi ise, hükümetin üzerinde kıvrandığı ve bir türlü de içini dolduramadığı Demokratik Açılım konusuna sıra geldi.

***
Özellikle son gelişmeler baş döndürücü bir hızla seyrediyor.
Önceleri Kürt Açılımı dediler, sonra gelen tepkiler üzerine, güya biraz yumuşatarak Demokratik Açılım diye söylemeye çalıştılar. Ancak, bu açılımın ne olduğunu hiç kimse anlamadı. Çünkü anlatamadılar. Fikri ortaya atan hükümet de; Açılım’ı yeterince açamadı, içini gerektiği şekilde dolduramadı. Görüldüğü gibi kıvranıp duruyorlar…
Türk Ulusu neler olup/bittiği konusunda şaşkına döndü dersek yeridir. Bizler de; Açılımların içini bir türlü doldurup, Türk Ulusu’na gerçekleri sunamadık. Çünkü hükümet kapalı kutu. Amacını bölüşmedi ki, üzerinde bir şeyler söyleyebilelim. Neler düşünüyorlarsa gidip Amerika ile görüşüyorlar. Bize gelince ketumlar…
Olup/bitenler yeterince anlaşılamamışken; sanki üzerine tuz-biber ekiyormuş gibi, bir de RTE 19 bakanıyla birlikte Irak’a gitmez mi…?
Sokaktaki vatandaşımız, bunları görünce olayın neler olabileceğini, Dil’in altındaki baklanın ne olduğunu nihayet anlamaya başladı.

***
Görünen o ki; Amerika’nın öteden beri istediği Ortadoğu haritasının yeniden şekillenmesinde acele ediliyor. BOP kapsamında planlananların uygulanmasında, Atatürk Türkiyesi’nin Hükümeti de, kendisine verilen görevin gereğini behemahal yapmaya soyunmuş görünüyor.
Efendiler…! Gözünüzü açın!
Yaptıklarınızın Türkiye Cumhuriyeti’nin olmazsa olmazlarını, kırmızı çizgilerini zorladığını, hatta ortadan kaldırmaya yönelik olduğunu görmüyor musunuz?
Yıllardır Irak’ın kuzeyinde Amerika tarafından beslenen bölücü terörün ekmeğine yağ sürmekte olduğunuzun farkında değil misiniz?
Barzani denen sefil, nankör ve insanlıktan yoksun yaratık, Irak’ın kuzeyi için, ‘Kürdistan’ın Güney Bölgesidir’ diyor, siz de buna, ‘Sen ne diyorsun arkadaş? Orası güney olursa; kuzeyi benim topraklarımda kalıyor. Bu ne biçim saçmalıktır. Bunun kabul edilebilir bir yanı olamaz…’ diyeceğinize, kalkıp adamın ülkesine resmi ziyarette bulunuyor ve bu yetmemiş gibi; birde Irak’lı bakanlarla birlikte ‘Ortak Bakanlar Kurulu’ toplantısı düzenliyorsunuz…
Eh! Pes doğrusu…!
Sonuçta beyazlarla karalar ayrışmaya başladı.
Hükümetin Açılım adı altında Amerika’nın talimatlarını uyguladığı, AB’nin de bir kısım arzularını yerine getirmeye çalıştığı açıkça görülüyor...
Büyük tabloya bakıldığında ve parçalar yerlerine doğru şekilde yerleştirildiğinde; uygulanmaya çalışılan saçmalıkların Büyük Ortadoğu Projesi’ne uygun olduğu ortaya çıkıyor. Zaten, istenen de bu değil mi…?

***
Gerçekten şaşılacak olaylara tanıklık ediyoruz.
Atatürk Türkiye’sinin Başbakanı, Amerika’nın dayatmasıyla, bir yanda, doğuda Ermenistan’la iki sınır kapısının açılması başta olmak üzere, muhtemel ki daha bir yığın tavizin verildiği bir protokol imzalıyor.
Diğer yanda da; 30 bini aşkın vatandaşımızın şehit olmasından ve binlerce ailenin ocağına ateş düşmesinden sorumlu olan bölücü terörün işine yarayabilecek girişimlerde bulunuyor. Adına da Demokratik Açılım deniyor…
Bunların ve daha bir çok faaliyetin neden yapıldığına baktığımızda:
1-Özellikle Amerika’ya karşı bedel ödenip, AB’ye şirin görünmeye çalışılması ve dolaysıyla da Laik Cumhuriyet’in önünde tek engel olarak görülen Türk Silahlı Kuvvetleri’ne, AB üzerinden baskı yapılması,
2-Dışarıdan alınan talimatların gereği olarak, Cumhuriyet’in ilanından bu yana asla vazgeçilmeyen Karşı Devrimci faaliyetlerin sürdürülmesi,
3-Hayal edilen Devlet yapısına doğru adım adım gidilmesinin yollarının açılması,
4-Vatandaşımızın, ekonomik kriz altında ezilmesi, işsizlik, açlık, yetersiz sağlık hizmetleri, eğitim çıkmazı vb gibi daha bir yığın sorunlarının gündeme gelmesinin engellenmesi,
5-Olası bir Erken Seçim’de, Doğu ve Güneydoğu Bölgelerimizde, Kürt vatandaşlarımızın ağırlıkla yaşadığı bir kısım illerden bir miktar daha oy çıkarılabilmesi,
gibi hususlar ilk göze çarpanlardır.
Bunun adına Teslimiyetçilik denilmez de ne denir?
Ben başka bir isim bulamıyorum. Bulan olursa söylesin ki, ben de öğreneyim…
Ülke’yi açıkça bölünmeye götürebilecek, kasıtlı ve bilinçli yapıldığı açıkça sırıtan acı uygulamaların tanığı oluyoruz.
Atatürk İlke ve Devrimleri’ne inanmış, Laik Cumhuriyet’in Temel Değerleri’ne ve bugüne değin elde edilmiş Kazanımları’na, özde, bağlı ve NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE demekten bir an bile sakınmayan vatandaşlarımıza soruyorum;
Sizce de öyle değil mi?
CENGİZ ÖNAL
Cumhuriyet Neferi

Hiç yorum yok: