21 Ocak 2009 Çarşamba

YORGUN MEKTUPLAR

PTT, kamu kuruluşları içinde tarihi oldukça eskiye dayanan kuruluşların başında gelir. 170 yıla yaklaşan tarihi boyunca verdiği hizmetler inkar edilemez.
Hizmetlerini, ülkenin ücra köşelerine kadar götürmüş, kar/kış, yağmur/ çamur dememiş mektup, koli, havale vb gibi hizmetleri vatandaşımıza ulaştırmıştır. En küçük yerleşim birimlerinde bile işyeri(Acente) açarak, Türk Ulusu’nun telefon, teleks ve telgraf gibi hizmet ihtiyacını da karşılamıştır.
Özellikle; karayolu ve demiryolunun yeterli olmadığı ve hava taşımacılığının da henüz başlamadığı yıllarda, posta hizmetlerinin, Katarlar vasıtasıyla yürütülmeye çalışıldığı nasıl inkar edilebilir?
Milli Mücadele yıllarında ve Ulusal Kurtuluş Savaşı öncesi ve sonrası ile savaş süresince telgraf hizmetinin yararlılıkları unutulabilir mi? Telgraf denildiğinde de; Telgrafçı Hamdi(Hamdi MARTONALTI) hatırlanmadan geçilebilir mi?

* * *

Nisan-1995 ayında PTT Genel Müdürlüğü’nden ayrılan bir kısım hizmetler, Türk Telekom Genel Müdürlüğü A.Ş. adında kurulan bir kurumun sorumluluğuna verilmiştir. PTT, bu ayrışmadan sonra, daha çok posta ağırlıklı hizmetleri sürdürmeye devam etmiştir. Son yıllarda PTT Bank hizmetlerine de başlandığı görülmektedir. Koli ve paket taşımacılığının bir kısmı da özel sektöre kaptırılmıştır.
Resmi mektuplar, bir kısım bankaların özel sektöre taşıttırmadığı hesap ekstreleri ve bazı kuruluşların telefon faturaları gibi gönderiler PTT vasıtasıyla alıcılarına ulaştırılmaya çalışılmaktadır.
Vatandaşlarımızın birbirlerine mektup yazma alışkanlıkları da iyiden iyiye azaldığı için mektup taşıma işi de; artık büyük bir yük olmaktan çıkmıştır. Belki, yakın gelecekte, hiç mektup taşınmayacaktır. Kim bilir? Çünkü elektronik ortamdaki iletişim, toplumun oldukça ilgisini çekti. Böylesi bir hizmet varken; kimse eline kağıt kalem alıp da; eskisi gibi mektup yazmıyor artık.
Halbuki yazılsa ve böylelikle de mektupla haberleşme tarihin derinliklerine itilmesi ne olur? Elbette çok isabetli olur. Ancak, mektup hizmetinin sağlanmasında, can acıtan derecede aksilikler ve gecikmeler yaşanıyor olması; mektuba olan ilgi ve talebi günden güne azaltmaktadır.

* * *

Burada, mektupların gecikmesiyle ilgili ve henüz başıma gelen bir olayı da size aktarmak istiyorum:
20 Ocak 2009 Salı günü posta kutusuna baktığımda; diğerlerinin yanı sıra üç adet de mektup aldım. İkisi aynı kişi tarafından gönderilmiş ve Sulakyurt/KIRIKKALE PTT’si tarafından kabul edilmiş mektuplardı. Birinin üzerinde 12 Ocak 2009, diğerinde ise; 16 Ocak 2009 tarihli kabul damgaları vardı. Sulakyurt’tan gönderilen mektuplardan birisi dört(4) günde, diğeri ise sekiz(8) günde bana ulaşmıştı. Üçüncü mektubun durumu ise; çok daha ilginçti. Bu, 9 Ocak 2009 tarihinde Sıhhiye PTT’since kabul edilmiş ve zarfın üzerine böyle bir tarih damgası vurulmuştu. Yani Sıhhiye’den gönderilen mektup da Çankaya’daki evime onbir(11) günde gelebilmişti.
Üç mektubun da; damgaları okunabilir durumdaki zarfları elimde bulunmaktadır. Teknik imkanım yeterli olmadığı için o damgaları buraya yerleştiremiyorum.

* * *

Geçmiş yıllarda, posta çuvalının iç çeperine takılıp, alıcısına oldukça geç ulaştırılan mektup hikayeleri duyardık. İlgimizi çeker ve olayı eşe dosta anlatırdık.
Ama bugün yaşananlar inanılacak türden değil. Çünkü bugünkü durum çok farklı. PTT, diğer bir çok kuruluş gibi, teknolojinin bütün imkanlarından yararlanma şansına sahip. Buna karşın, böylesi gecikmelere gerekçe bulmak herhalde oldukça güç olmalı.
Peki, o halde sorun nedir?
Mektuplar, Kırıkkale-Ankara gibi birbirine bu kadar yakın ve komşu iller arasında, özellikle de Ankara’nın bir semtinden diğerine neden bu kadar geç ulaşıyor?
Bu soruya öncelikle Ulaştırma Bakanı’nın ve sonra da; PTT Genel Müdürü’nün cevap vermesi gerekmektedir.
Nasıl olur da; bunca imkanın varlığına karşın; mektuplar halen bu kadar geç bir şekilde alıcısına ulaşır?
AKP ve Zihniyeti iktidarının kadrolaşma sevdası hizmet anlayışını düşürüyor mu? Eğer sebep bu değilse; ehil insanlar işin başına mı getirilmiyor? Göreve getirilenler, kurum içinde adam kayırma yöntemlerini uyguluyor da; gecikmeler bu sebeple mi meydana geliyor?
Yoksa; mektuplar yoruldu mu?
Yani elime ulaşan Yorgun Mektuplar mı?

CENGİZ ÖNAL
Araştırmacı-Yazar

Hiç yorum yok: