19 Ekim 2008 Pazar

KUVAY-I MİLLİYE’ DEN
ÖRGÜTLÜ MÜCADELEYE!

Bugün, bir arkadaşımızla karşılıklı yazışırken; konu bir anda somut bir şeyler yapılması gerektiği noktasına geldi. Bu çok önemliydi.
Hepimizin bir şeyler yazması-söylemesi elbette ki yadırganacak hususlar değil. Ama, Laik Cumhuriyet karşıtlarının şakası yok. Amaçladıkları hedefe doğru sinsice ve kararlı bir şekilde ilerliyorlar. O halde; Atatürk İlke ve Devrimleri’ne inanmış olanların da somut hususlara yönelmeleri kaçınılmazdır.
Öncelikle, örgütlü bir yapı oluşturmanın, sonra da bunu somut adımlara dönüştürmenin tartışılacak bir yanı olamaz.
Diğer bir ifadeyle; Kuvvay-ı Milliye Ruhu’nun toparlanarak, örgütlü demokratik mücadeleye geçilmesi zorunludur.
İşte bu esnada geçmişte yazdığım bir yazı geldi aklıma. Araştırıp, buldum. Küçük düzeltmeler yaparak, bugüne değin bunu okuma fırsatı bulamamış olanların da olabileceğini varsayarak, günümüz şartlarına pek uygun düşen bu yazıyı, sizlere yeniden sunmaya karar verdim.
* * *
Kuvay-ı Milliye, bugünkü anlamıyla, Ulusal Güçler demektir. Genç okurlarımıza, Kuvay-ı Milliye ve faaliyetleri konusunda biraz bilgi vermeye çalışalım.
Kuvay-ı Milliye, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın başlarında, işgal altındaki bir ülkede, halk tarafından ve yerel direniş örgütleri olarak oluşturulmuştur. Örgütün çalışmaları, Haziran-1919’da başlar ve Ocak-1921’deki I. İnönü Savaşı’nda, düzenli ordunun kurulması ve kullanılmasıyla sona erer.
Anadolu işgalinin başlangıcındaki direniş hareketlerinde önemli yararlılıklar gösteren Kuvay-ı Milliye’nin amacı ve faaliyetleri:
-Vatan’a düşman ordusunun yerleşmesini ve Anadolu içlerine
ilerlemesini engellemek,
-Milli Ordu’ya örgütlenme imkanı sağlamak,
-Müdafa-i Hukuk (Hakların Savunması) Örgütü’nün oluşturulmasına
yardımcı olmak ve bu çabalara karşı olanları bertaraf etmek,
-Milli Mücadele’ye karşı olan gerici isyanları bastırmak
, vb gibi
emperyalistlerin ve yerli işbirlikçilerinin, oyunlarını bozmak ve yok etmek olarak kısaca özetlenebilir.
Ülkemizin, bugün içinde bulunduğu durum,
o günlerden farklı değildir.
Özelleştirme adıyla, en değerli kuruluşlarımız yabancılara peşkeş çekilmiştir. İstanbul başta olmak üzere, yurdun dört bir yanındaki değerli arazilerimizin mülkiyeti, şeriat sermayesine sahip Araplar başta olmak üzere yabancılara satılmıştır. Halen de satılmaya devam edilmektedir. Bankalarımız, %30 oranında yabancıların eline geçmiştir. Gümrük Birliği adı altında, denetimden uzak yabancı markalı kalitesiz mallar ülkemize rahatlıkla sokulmaktadır. Piyasa Çin mallarından geçilmiyor. Borsa, %75’ler oranında emperyalist sermayenin elindedir. İnsanımız, Milli değerlerden uzaklaştırılmak için, çılgınca bir tüketime alıştırılmıştır. Örnekleri olabildiğince çoğaltabilmek mümkündür.
Öte yandan, Avrupa Birliği’ne üye olabilme hayaliyle ve bütün isteklere ‘Evet’ deme anlayışı ve hevesi neticesinde; Türkiye, sömürgeleştirilmektedir. İstanbul’da Ekümenik Rum Ortodoks Devleti kurulması için gayret gösterilmektedir. Kıbrıs, milli davamız olmaktan çıkarılmış, AB’nin ön şartı konumuna getirilmiştir. Limanlarımızın açılması başta olmak üzere, bir yığın ve sınırsız taahhütte bulunulmuştur. Ülkemiz, açıkça bölünmenin eşiğine getirilmiştir.
Atatürk İlke ve Devrimleri ile Cumhuriyet’in Temel Değerleri tartışılmaya açılmış, yanlış ve çarpıtılmış ifadelerle Atatürkçü Düşünce yok edilmeye başlanmıştır. Medeniyetler Birleşmesi adı altında; dinci düşünce, Atatürkçü Düşünce’nin önüne geçirilmiştir.
Türk Ulus’nun, sürekli uygulanan Gerilim Politikası neticesinde, huzuru kalmamıştır. Kültürel yozlaşmışlık had safhaya ulaşmıştır. Nüfusun ilk 10 milyonluk kısmı bütün zenginliklere sahip olmuş, geriye kalanı ise; Açlık Sınırı’nın da altına itilmiştir. Avanta, rüşvet, yolsuzluk, hırsızlık, soygun, talan, kapkaç, adam kayırma ve kollama, ihalelerde katakulli(Ali Dibo muhabbetleri), devlet organlarında Dinci Kadrolaşma vb gibi olaylar, günlük sıradan hadiseler olmuştur.
Yargı Sistemi; yasaların kuşa çevrilmiş olması münasebetiyle sıkıntı içerisindedir. Türk Silahlı Kuvvetleri de susturulmak istenmektedir.
Görüldüğü gibi; Türkiye, bir anlamda ve her yandan, dolaylı şekilde işgal edilmiştir.
İşin daha da ileriye götürüleceğinden asla şüphem yoktur.
Bu noktada, Türk Gençliği’ne yani bizlere büyük ve önemli görevler düşmektedir. Eminim ki; Atatürk İlke ve Devrimlerine inanmış ve Cumhuriyet’in Temel Değerleri’ne özde bağlı milyonlarca insanımız vardır. Ama, ne var ki; hepimizin ayrı ayrı bireysel mücadelesi, işgali yıkmaya ve emperyalizmi defetmeye yetmemektedir. Yetmiyor da!
Kuvay-ı Milliye Ruhu’nun, yani Ulusal Güçlerin İradesi’ni ortaya koyması ve Tam Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’ne inanmış vatandaşların, bireysel mücadelelerinden sıyrılıp, demokratik haklar içinde Örgütlü Mücadele için kolları sıvaması zamanı gelmiş de geçiyor bile.
Ey Atatürk Gençliği!
Bir an durun, düşünün ve Atatürk’ün, Gençliğe Hitabesi ve Bursa Nutku’nu hatırlayın!
Hiç birimizin, meseleyi sağa / sola çekiştirme, kapris yapma, mazeret uydurma ve sudan bahanelere sığınma gibi bir lüksü olamaz. Madem ki; Vatan’ın işgali söz konusudur; o halde yapılacak tek bir iş vardır. O da; emperyalizme ve işgale karşı, demokratik haklardan ayrılmaksızın, Örgütlü Mücadeleyi Başlatmaktır!
Beni Sokmayan Yılan Bin Yıl Yaşasın diyemezsiniz. Çünkü, o yılan sokacak kimse kalmadığında; emin ol ki ‘Seni’ de sokacaktır. Buna mecburdur. Artık bu gerçeği görmelisiniz. Çünkü, Bu Vatan Hepimizin!
Efendiler ve Ey Türk Ulusu!
Emperyalizm, yerli işbirlikçileriyle birlikte ve hainlerin de desteğini arkasına almış bir vaziyette, amacına doğru acımasızca yürümektedir. Artık, gaflet uykunuzdan uyanıp ayağa kalkın ve yapılacak olanı yapmaktan bir an bile tereddüt etmeyin.
Tam Bağımsız Türkiye için Demokratik ve Örgütlü
Mücadeleyi başlatın!

* * *

Nazım Hikmet, ‘KUVAY-I MİLLİYE ŞEHİTLERİ’ isimli şiirinde, sanki bugüne sesleniyormuşçasına, uyanmanın ve dirilip, birlik olmanın gerekliliğini nasıl da güzel ifade ediyor.

KUVAY-I MİLLİYE ŞEHİTLERİ
Şehitler, Kuvây-ı Milliye şehitleri,
Mezardan çıkmanın vaktidir!
Şehitler, Kuvây-ı Milliye şehitleri,
Sakarya'da, İnönü'nde, Afyon'dakiler Dumlupınar'dakiler de elbet
Ve de Aydın'da, Antep'te vurulup düşenler,
Siz toprak altında ulu köklerimizsiniz,
yatarsınız al kanlar içinde.
Şehitler, Kuvây-ı Milliye şehitleri,
Siz toprak altında derin uykudayken düşmanı çağırdılar,
Satıldık, uyanın!
Biz toprak üstünde derin uykulardayız,
Kalkıp uyandırın bizi! Uyandırın bizi!
Şehitler, Kuvây-ı Milliye şehitleri,
Mezardan çıkmanın vaktidir!
Nazım Hikmet

CENGİZ ÖNAL
www.cengizonal.blogspot.com
www.cengizonaltarakcioglu.blogspot.com

Hiç yorum yok: